Soru: Herhangi bir muhayyerlik içermeyen ve sahih olarak akdedilen her akit bağlayıcı mıdır?

 
 

Cevap: Herhangi bir muhayyerlik içermeyen ve sahih olarak akdedilen her akit bağlayıcı değildir.

Açıklama: Bu cevabın tam olarak anlaşılabilmesi için akitler konusunda bağlayıcılık sözcüğünün ne anlama geldiğini ve bu anlam bakımından akitler arasındaki farkı bilmek gerekir. Bağlayıcılık, tarafların bey’ ve icâre gibi aynî olmayan akitlerde irade beyanı ile hibe ve rehin gibi aynî olan akitlerde de malın teslimi ile kurdukları sözleşmeye bağlı kalmaları; yani diğer tarafın rızası olmaksızın onu bozamamaları ve sözleşme ile yüklendikleri borçları ifa mecburiyetinde olmaları durumunu ifade eder. Arapça’da lüzüm áÒæã)) kelimesiyle ifade edilen bu durumu bir örnek üzerinde şöylece açıklayabiliriz:  İnternet üzerinden bir alışveriş yaptınız. Satın aldığınız ürünü daha teslim almadan önce veya teslim aldıktan sonra size tanınmış olan iade süresi içerisinde geri gönderip alışverişi feshedebiliyorsunuz değil mi? Demek ki yaptığınız bu alışveriş iade süresince sizin açınızdan bağlayıcı değildir. Ama ürünü kabul edip iade süresince de sözleşmeyi feshetmemişseniz, artık o ürünün mülkiyeti size geçmiştir ve onunun iadesi söz konusu olamaz. Artık bu akit bağlayıcı hale gelmiştir. Bundan sonra onu geri gönderseniz de verdiğiniz parayı geri alamazsınız. Şayet bu işlem vadeli/taksitli bir işlem ise, vadesi geldiğinde taksitleri ödemek zorunda kalırsınız.

Aslında satış sözleşmesinin temel özelliği onun bağlayıcı olmasıdır. Fakat bu özellik, tüketicinin korunması hakkındaki kanunda belli şartlar dâhilinde sınırlandırılmış; örneğin mesafeli satış sözleşmelerinde müşteriye malı iade hakkı tanınmıştır.

Mavsîli’nin el-Muhtâr metninde ve diğer fıkıh metinlerinde “ÅĞÇ æÌÏ ÇáÅíÌÇÈ æÇáŞÈæá áÒãåãÇ ÇáÈíÚ “  (İcap ve kabul meydana geldiğinde satış akdi iki tarafı da bağlayıcı olur) derken de kast edilen satış akdinin bu bağlayıcılık özelliğidir. İcaba karşılık söylenen kabul sözünü takiben malın mülkiyeti müşteriye geçmiştir. Satıcı artık mala malik olmaktan çıkmış, malı teslim etmekle yükümlü olmuştur. Müşteri de satın aldığı malın bedelini ödemekle yükümlü olmutur. Başka bir ifadeyle hem satıcı hem de alıcı borç altına girmiştir. Satıcının borcu ayn borcu, müşterinin borcu ise, genellikle yapıldığı gibi para ile alışveriş yapmışsa deyn borcudur. Ne satıcı ne de müşteri normal durumda yüklendikleri bu borçları ifadan kaçamazlar. Ancak birinin ifadan kaçınması halinde diğer taraf da ona karşılık olan ifayı durdurabilir fakat bu yine de alacağını talep hakkını ortadan kaldırmaz. Yani ifa borcunu ilk yapması gerek müşteri satın aldığı malın parasını ödemezse, satıcı da malı teslim etmem diyebilir. Ancak bu yapılan akdin feshedildiği anlamına gelmez. Aksine müşteri parayı ödeyene kadar o malı elinde rehin tutmuş sayılır.  Ya da ancak karşılıklı rıza ile bu akdi fesheder, yani ikâke yaparlar. İşte görüldüğü üzere bey’ akdinin temel özelliklerinden biri bağlayıcılık özelliğidir. Fakat muhayyerlikler ( ÈÇÈ ÇáÎíÇÑÇÊ)  bölümünde gördüğümüz üzere şart, ayıp, vasıf ve görme muhayyerliği gibi bazı özel durumlarda satış akdinin bağlayıcılık özelliği belli şartlar dâhilinde kaldırılmaktadır. Örneğin, kendisine sözleşme sırasında şart muhayyerliği hakkı tanınmış olan bir müşteri, tanınan süre içinde malı iade edebilme hakkına sahiptir. Bunun anlamı o sıra bu akdin müşteri açısından bağlayıcı olmamasıdır. Satın almış olduğu malın ayıplı olduğunu fark eden müşterinin o malı iade hakkına sahip olmasındaki durum da böyledir.

Bağlayıcılığın ne anlama geldiğini kavradıktan sonra bu özelliğe sahip olup olmamaları bakımından akitler arasındaki farkı ve yukarıdaki sorunun cevabını anlamak da kolay olacaktır. Bağlayıcılık özelliği konusunda satış akdini örnek verdik. Fakat dikkat edersek soruda muhayyerlik içermeyen denilerek bu durumlar zaten soru dışında bırakılmış. Sahih olarak akdedilmiş denilerek soru dışı bırakılan başka bir şey daha var. Muhayyerlikler gibi akdin bağlayıcı olmasına mani olan başka bir durumda onun fâsit olarak yani hukuken eksik olarak doğmuş olma halidir. Yine satış türünden bir örnekleyecek olursak, vadeli bir satış sözleşmesinde ödeme zamanının belirtilmemiş olması onu fasit kılan bir eksiklik sayıldığı için böyle bir akit bağlayıcı değildir.

Gerek muhayyerliklere gerekse bir akdi fasit kılan hallere birlikte bakacak görürüz ki bunların ortak özelliği ârizi olmalarıdır. Bunlar bağlayıcı olan bir akdi belli hallerde bağlayıcı olmaktan çıkarmaktadır. Demek ki aslında soruda kastedilen şudur:  Özü itibariyle her akit bağlayıcı mıdır? Onu bağlayıcılıktan çıkaran istisnai durumlar olmadığında her akit bağlayıcıdır diyebilecek miyiz? Cevabı istenen soru budur. Amacı da akitler üzerinde düşünmemizi sağlamak ve bu açıdan aralarındaki farkı görüp göremediğimizi ölçmektir.

Bağlayıcılığın ne anlama geldiğini sorunun da aslında neyi kastettiğini anladıktan sonra akitler arasındaki fark da anlaşılmış olacaktır. Hangimiz günlük hayatımızda bazı işlerimiz için bir başkasına vekâlet vermez, vekâlet sözleşmesi yaparak onu vekil yapmayız? Yahut bir kimsenin bazı işlerini onun adına yürütmek için vekil olmayız? Her birimiz ister noter aracılığı ile yapılan resmi bir sözleşme şeklinde olsun, isterse kendi aramızda yaptığımız gayr-i resmi sözleşmeler şeklinde olsun, bu türden birçok sözleşme yapmışızdır. Peki, bu tür sözleşmelerin de satış akdi gibi bağlayıcı olduğunu söyleyebilir miyiz? Yani vekâlet veren kimse, bir süre sonra vazgeçip vekil kıldığı kimseye verdiği yetkiyi geri alamaz mı? Elbette alabilir deriz. Sadece vekâlet sözleşmesi mi böyledir? Hemen bir başka örnek üzerine düşünelim: Birine eşyanızı verdiniz kullansın diye. Sonra çeşitli nedenlerle hatta nedensiz olarak onu geri isteyemiyor musunuz? İsteyebiliyorsunuz. Vekâlet, kullanım sözleşmesi (âriyet) gibi birçok türdeki sözleşmeleri, muhayyerlikler ve akdin fesadı gibi arizi durumlara gerek olmaksızın, tek taraflı olarak bozabildiğimize göre demek ki özleri itibariyle bütün sözleşmeler bağlayıcı değildir.